Kaygı Bozukluğu Tedavisi
Psikolog Randevusu
Böylece anksiyetenin hayatımızı devam ettirebilmemizde ve günlük yaşantımızda büyük bir rolü olduğu söylenebilir. Ancak kaygı bozukluğu düzeyi yüksek olduğu zaman kişi işlevini kaybeder ve günlük hayatımızı zorlaştırır.
Örneğin, ani olaylar karşısında ( Karşıdan karşıya geçerken yaklaşan bir arabaya karşı tepki verememek) donup kalmaya sebep olabilmektedir. Dolayısıyla bireylerin günlük yaşantısı tehlikeye girmektedir. Araştırmalar, çocukluk dönemlerinde ortaya çıkan kaygı bozukluklarında hem genetik faktörlerin hem de çevresel faktörlerin etkisini ortaya koymaktadır.
Bireyler hayatları boyunca stres kaynaklı olarak birkaç kez bu durumu yaşayabilir, stres etmenleri ortadan kalktığı zaman sona erer. Bu normaldir. Ancak sık sık gerçekleşen, tekrarlayan ve beklenmedik bir anda gelen panik ataklar oluyorsa o zaman panik bozukluk adı verilen rahatsızlık ortaya çıkmaktadır.
Beklenmedik anlarda ve ortamlarda gerçekleşebilmektedir. Panik atak sırasında birey öleceğini, felç kalacağını, çevresindekilere zarar vereceğini düşünmektedir. Gece panik atakları belirtileri ise farklı seyredebilmektedir. Ancak belirtiler kişiden kişiye değiştiği için bir uzmana danışmak önemlidir.
Neyin sebep olduğu bilinmemektedir. Ancak genetik, stres, olumsuzluk, beyindeki bölümlerin çalışma şekillerindeki değişiklikler rol oynamaktadır. Ailede panik atak öyküsünün olması, travmatik bir olay yaşanması, yakının kaybı, hayat düzenindeki önemli değişiklikler bu rahatsızlığın riskini artırmaktadır.
Panik ataklar ilk başlarda aniden ve beklenmedik anlarda gelse de sonrasında bazı durumlarla karşılaşınca tetiklenmektedir.
DSM-IV’e göre sosyal kaygı bozukluğu şu şekildedir:
Utanç duygusu ile toplumsal ya da bir eylemin meydana geldiği durumlardan belirgin ve sürekli korku duymak; bu durumla karşı karşıya kalınca anksiyete oluşması ve hatta bu tepkinin panik atak biçimini alabileceğidir.
Sosyal kaygı ve panik bozukluğu bazı belirtilerin uyuşması nedeni ile zaman zaman karıştırılan ve ayırıcı tanı konusunda zorluk çekilen iki farklı anksiyete bozukluğudur. Her iki hastalıktaki olası bir belirti ise paniktir.
“Sürekli, aşırı ve durumla uygun olmayan bir endişe durumu” söz konusu olan durumlarda Yaygın Anksiyete Bozukluğundan bahsetmek mümkündür. Aşırı kaygı, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler. Hatta, kişinin olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesine engel olabilir. Bu kişilerde aşağıda yer alan düşünceler sıklıkla görülebilir:
-her durumda olası en kötü sonucu düşünmek,
-herşeyin kendi denetimlerinin dışında olduğunu düşünmek,
-iyi bir olasılık ya da geriye dönüşün mümkün olmadığını düşünmek.
Aşırı endişe ve kaygı Yaygın Anksiyete Bozukluğunda genellikle sağlık, aile, para ya da iş gibi konularla ilgilidir. En az altı ay boyunca hemen hergün denetlenemez nitelikte olan endişe hali vardır ve bu hal gün boyunca sürer.
Kaygı bozuklukları bireylerin yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltan rahatsızlıklardandır. Tedavi edilmediği takdirde kişilerin hem özel hem sosyal hayatlarında problemlere yol açabilir. Bunların yanı sıra kişinin ilişkilerini, iş hayatını, akademik hayatını, fiziksel sağlığını da olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle erken teşhisin önemi yadsınamaz. Belirtiler daha ilerlemeden bir uzmana başvurmak kişilerin sürecinin daha kolaylaşması adına önemli olduğu gibi kaygı bozukluğunun etkilerinin de erkenden kontrol altına alınması adına büyük bir önem taşımaktadır.
BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi) ve konuşma terapisi ile, olumsuz düşüncelerin yerine olumlu düşünceleri koymayı öğrenmek mümkündür. Bilişsel Davranışçı Terapi, bireylerde kaygı bozukluğuna neden olan düşüncelerin özüne inmeye yardımcı olur. Buna ek olarak anksiyetenin çözümü için farklı davranış alışkanlıkları kazandırmayı sağlamaktadır. Terapinin kaygı bozukluğu üzerindeki olumlu etkileri birçok farklı bireyde gözlemlenmiştir ve konuya özel psikolog desteği bilinen en geçerli tedavi yöntemlerindendir. Bunların yanı sıra, anksiyete fiziksel bir sağlık sorunundan da kaynaklanabilmektedir. Böyle durumlarda bireyler doktor muayenesi ile birlikte psikoterapi desteği almalıdır çünkü psikolojik yardım çok önemlidir. Doğru bir biçimde alınan uzman desteği kişinin hayat kalitesini artırmasına ve günlük hayatını olumsuz etkileyen belirtileri azaltmasına yardımcı olmaktadır.
*Blog yazılarımız sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka bir uzmana başvurunuz.
Yaşadığınız kaygı ve endişe duyguları günlük yaşantınızı etkiler ve işlevsiz hale gelirse eğer bir uzmana görünerek durumunuz hakkında doğru bir tanı ve tedavi planı çıkartılmasını sağlayabilirsiniz.
Psikoterapi ve gerekli durumlarda ilaçla tedavi kaygı bozukluğunun tedavisinde oldukça etkili yollardandır. Durumunuza yönelik en etkili tedavi yöntemi ve seçeneği için uzman görüşü almak büyük önem taşımaktadır. Sürecin ne kadar başında bir uzmanla görüşürseniz eğer durumu kontrol altına almak o kadar kolaylaşmaktadır.
Kaygı duymanın vücudda yarattığı stres ile doğru şekilde baş edilemediği durumlarda stres daha da artmaktadır. Buna bağlı bir şekilde stres durumu sürekli bir hale gelirse kalp damar hastalığı için risk oluşturma ihtimali bulunmaktadır.
Kaygı stres etkeninin olmadığı durumlarda bile ortaya çıkabilen bir durumken stres birçok faktöre bağlı ortaya çıkabilmektedir. Sinirlilik, öfke, yorgunluk, sindirim sorunları, uyumakta güçlük zihinsel ve fiziksel zorluklar kişinin stresli bir ruh halinde olduğunun belirtisi olabilir. Ancak kaygı bu durumlara sebep olabilecek doğal bir neden olmaksızın sürekli, aşırı ve ortadan kalkmayan bir endişe şeklindedir.
Kesin bir tedavi yolu yoktur. Ancak rahatsızlık ilerlemeden bir psikoterapi desteği almak ve terapileri aksatmamak bu rahatsızlık için önemli bir etmendir.
Panik atak tedavisi sürecinde kullanılan panik atak ilaçları mevcuttur. Bir psikiyatrist kontrolünde ve tavsiyesinde bu ilaçları kullanarak iyileşme sağlanabilmektedir. Ancak ilaçların dozunu psikiyatristin önerdiği şekilde ve düzende kullanmak önemli bir etkendir.